Makaleler

Tacirler Arasında Ticari Nitelikte Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan Menfi Tespit Davalarında Zorunlu Arabuluculuk

Şubat 2023, ERDEMİR&ÖZMEN AVUKATLIK ORTAKLIĞI

Tacirler Arasında Ticari Nitelikte Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan Menfi Tespit Davalarında Zorunlu Arabuluculuk

Her geçen gün ülkemizdeki hukuki uyuşmazlıkların artmakla birlikte çeşitlendiği de görülmektedir. Bu noktada mahkemelere yapılan başvurular neticesinde artan dava oranı ve iş yükü tarafları alternatif uyuşmazlık çözümlerine yöneltmeye başlamıştır. Arabuluculuk müessesesi 2013 yılından itibaren alternatif uyuşmazlık çözümü olarak uygulanmaktadır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (‘HMK’) ‘Usul Ekonomisi İlkesi’ başlıklı 30. Maddesi:

‘Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.’

hükmünü amirdir. Arabuluculuk müessesesi, ilgili kanun maddesi ile düzenlenen usul ekonomisi ilkesi uyarınca yargılama sürecini kısalttığı gibi tarafların daha objektif bir şekilde çözüme müdahil olmaları açısından yarar sağlamakta olup “zorunlu arabuluculuk”/’’dava şartı arabuluculuk’’ ve “ihtiyari arabuluculuk” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

T.C. Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Özel Hukuka Bağlı İhtiyari Uyuşmazlıklardaki Arabuluculuk İstatistikleri incelediğinde; 2013 ila 2022 yılları arasında yaklaşık 963.990 arabuluculuk dosyasının %99 oranında anlaşma ile sonuçlandığı görülmektedir. Söz konusu oranın göz ardı edilemezliği ile birlikte, 2018 yılından itibaren belirli dava çeşitlerinde zorunlu arabuluculuk müessesesinin uygulanması ile birçok uyuşmazlık dava açılmasına gerek kalmaksızın hükme konu olmuştur.

 

Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk

Uyuşmazlık çözümünde dava şartı olarak arabuluculuk şartının getirilmesiyle birlikte, mahkemelerin iş yükü yarı yarıya azaldığı gibi özellikle iş uyuşmazlıkları, tüketici uyuşmazlıkları ve ticari nitelikteki uyuşmazlıklarda arabuluculuk dava şartı olarak düzenlenmiştir.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (‘‘HUAK’’) 18/A Maddesinde ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 22. Maddesi vd. maddelerinde dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Bununla birlikte, güncel mevzuata bakıldığında ve hukuki gerekçeler incelendiğinde zorunlu arabuluculuğun hem genel hem de özel sair kanun maddelerinde düzenlendiğini görmek mümkündür.

Özellikle iş hukuku kapsamında işçi ve işveren uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk düzenlemesinin 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (“İMK”) ile güvence altına alındığı görülmektedir. İMK Madde 3’te yapılan geniş tanımlama incelendiğinde; zorunlu arabuluculuk uygulaması, İş Kanunu kapsamındaki işçilere uygulanmasının yanı sıra borçlar hukuku, sendikalar hukuku, basın hukuku uyuşmazlıkları ve Deniz İş Kanunu’na tabi gemi adamları hakkındaki uyuşmazlıklarda taraflara alternatif bir çözüm yolu sunmaktadır. Bununla birlikte uyuşmazlık konusu bakımında da ilgili kanun metninde işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda zorunlu arabuluculuk müessesesine başvurulmuş olmasının dava şartı olarak arandığı belirtilmiştir.

Bir diğer hukuki alan özelinde inceleme yapıldığında; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (‘‘TKHK’’) 73/A maddesi ile tüketici uyuşmazlıklarında dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümlerin düzenlendiği görülmektedir. Ancak, Tüketici Hakem Heyeti’nin görev kapsamında olan uyuşmazlıklar yani miktarı 2023 yılı için yapılacak başvurular için 66.000 TL parasal sınırın altında kalan uyuşmazlıklarda, zorunlu arabuluculuğa başvurulamayacağı hususunun da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (‘‘TTK’’) eklenen 5/A maddesi ile kanun metninde:

Bu Kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde belirtilerek, ticari uyuşmazlıklar bakımından dava şartı arabuluculuğun kapsamı belirlenmiştir.


Kira sözleşmesinin tarafları tacir olduğu takdirde, uyuşmazlıkların çözümünde görevli mahkeme hangi mahkemelerdir?

Kira sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıklarda, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın HMK Madde 4/1-a gereğince, kiralanan taşınmazların 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda (‘‘İİK'’) düzenlenen ilamsız icra yoluyla tahliyesi dışında kalan kira ilişkisinden doğan tüm uyuşmazlıklarda görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemeleri’dir.

TTK Madde 4’e göre bir davanın ticari dava niteliği kazanması için, uyuşmazlık konusunun her iki tarafının da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. TTK Madde 12/1 gereği tarafları tacir olan kira sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde başvurabilecekleri görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin olduğu savunulabilir. Ancak Yargıtay’ın bu konuda yerleşik uygulaması sulh hukuk mahkemelerinin yetkili olduğu yönündedir:

Nitekim Yargıtay 6. HD 15.12.2014 tarihli, 2014/2992 E. 2014/13963 K. Sayılı ilamında:

“Dava, kira sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacı ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevini düzenleyen 4. maddesinin 1 / a bendi gereğince kiralanan taşınmazların İcra ve İflas Kanunu'na göre ilamsız icra yolu ile tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar sulh hukuk mahkemesinin görevine girmektedir. Mülga 1086 Sayılı HMUK’tan farklı olarak bu düzenlemede miktar ayırımı yapılmaksızın tahliye, alacak, tazminat, kiracılık sıfatının tespiti gibi tüm kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri sulh hukuk mahkemesi olarak gösterilmiştir.

TBK’nın 269.maddesinde düzenlenen tanıma göre; kira sözleşmesi kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Bu düzenleme çerçevesinde taraflar arasındaki operasyonel kiralama sözleşmesinin kira sözleşmesi niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Uyuşmazlık özel hukuk ilişkisinden doğduğundan tarafların tacir olması mahkemenin 6100 Sayılı Kanun’un 4/1-a maddesi ile düzenlenmiş bulunan görevini etkilemez. Açıklanan bu nedenlerle işin esası hakkında bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile görev yönünden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (Bkz. Yargıtay 3. HD., E. 2018/3276 K. 2018/6854 T. 20.6.2018, Yargıtay 3. HD., E. 2017/8280 K. 2018/6898 T. 21.6.2018, Yargıtay 3. HD., E. 2017/8767 K. 2018/7086 T. 26.6.2018, Yargıtay 17. HD., E. 2016/6854 K. 2019/9341 T. 14.10.2019, Yargıtay 20. HD., E. 2018/6462 K. 2019/558 T. 04.02.2019, Yargıtay 23. HD., E. 2018/1293 K. 2019/5145 T. 05.12.2019) şeklinde hüküm tesis ederek Sulh Hukuk Mahkemeleri’nin kira sözleşmesine bağlı ortaya çıkan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme olduğuna hükmedilmiştir. Bu itibarla, yargı kararları özelinde sulh hukuk mahkemelerinin yetkili olduğu yönünde içtihat birliği mevcut olduğunu belirtmek mümkündür.


Arabuluculuğa başvuru, tarafları tacir olan kira sözleşmelerine ilişkin tüm uyuşmazlıklar için zorunlu mudur?

Dava şartı olarak ön görülen zorunlu arabuluculuğa başvuru, ticari uyuşmazlıklar kapsamında düzenlenmiş olmakla birlikte kira sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemelerin Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğu dikkate alındığında arabuluculuğun dava şartı olduğuna kanaat getirmek mümkün değildir. Ancak bu durumda ise tarafların ihtiyari arabuluculuk başvurusu yapmak için imkânı her zaman mevcuttur.


Kira sözleşmesinden kaynaklanan ticarî dava niteliğindeki para alacağına ilişkin menfi tespit davalarında, arabuluculuk dava şartı mıdır?

Borçlunun borçlu olmadığının tespitini sağlamak amacıyla takip alacaklısına karşı açmış olduğu davaya menfi tespit davası denir. Menfi tespit davalarında görevli mahkemeyi belirlerken dikkat edilmesi gereken husus alacak türünün görevli mahkemeyi belirleyecek olmasıdır.

Kanun, kira sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda Sulh Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğunu belirtmiştir. Lakin, TTK hükümleri çerçevesinde değerlendirilen kira sözleşmesine bağlı menfi tespit davalarında tarafların tacir olmaları halinde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu hususu bakımından Doktrin ve Yargıtay kararları tartışmalıdır.

Daha evvel de belirttiğimiz üzere, ticari uyuşmazlıklar bakımdan dava konusunun tazminat ve bir miktar paranın ödenmesi olan alacak talebini içermesi halinde arabuluculuk dava şartıdır.

Nitekim menfi tespit davalarında dava şartı olarak arabuluculuk sisteminin uygulanabilirliğine ilişkin Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 10.11.2022 tarihli ve 2022/6323 E., 2022/8692 K. sayılı ilamında:

"menfi tespit istemine ilişkin davanın, tacirler arasındaki ticari nitelikteki kira sözleşmesinden kaynaklandığı, davanın konusunun bir miktar para alacağına ilişkin olduğu, davanın 30/12/2020 tarihinde 6325 sayılı HUAK'nun 18/A maddesinin 2. fıkrasına göre arabulucuya başvurulmadan doğrudan açıldığı, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığından [davanın] dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine [karar verilmesi gerektiği]" şeklinde hüküm tesis edilerek, kira sözleşmesinden kaynaklanan ticarî dava niteliğindeki para alacağına ilişkin menfî tespit talebinin dava şartı (zorunlu) arabuluculuk kapsamında olduğuna karar verilmiştir.


SONUÇ

Kira sözleşmesine dayanan uyuşmazlıklarda dava konusunun bir miktar para alacağı ödenmesi ve tazminat talebine ilişkin olmasının yanı sıra menfi tespit davalarının özü itibariyle bir alacak-borç ilişkisine dayandığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bakımdan, kira sözleşmesinden kaynaklanan ticarî dava niteliğindeki para alacağına ilişkin menfi tespit davalarında, zorunlu arabuluculuk müessesesinin dava şartı olması hususu uyuşmazlık konusunun doğru bir şekilde tespiti ile kesinleşecektir.

Arabuluculukla ilgili düzenlemede bir hususun arabuluculuğa tabi olabilmesi için ticari dava olması ve bir miktar alacağın tahsiline yönelik olması gerekmektedir. Menfi tespit davalarında amaç borçlunun borçlu olmadığının tespitini sağlamak olup bir görüşe göre burada bir miktar alacağın tahsiline yönelik talep bulunmadığı için arabuluculuğun dava şartı olmadığı savunulmaktadır. Bir diğer görüşe göre ise menfi tespit davalarını değerlendirirken davalı alacaklı yönünden bakıldığında bir miktar alacağın tahsili mümkündür.

Doktrinde bu konuya ilişkin çeşitli görüşler bulunmakla birlikte, Yargıtay’ın yakın tarihli kararı dikkate alındığında kira sözleşmesinden kaynaklanan ticarî dava niteliğindeki para alacağına ilişkin menfi tespit davalarında arabuluculuğun dava şartı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.


KAYNAKÇA

https://adb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/9052022162348ihtiyari%20%2004.05.2022.pdf

https://adb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/9052022162402iş%20%20%2004.05.2022.pdf

https://adb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/9052022162356ticaret%20%20%2004.05.2022.pdf

https://adb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/9052022162408tüketici%20%2004.05.2022.pdf

KIRIŞ Mahmut Ekrem, Mediation as a Condition to File an Action and Abuse of Mediation, Istanbul Aydın University/Graduate Institute of Education Institute, Law, March 2022

- TUĞ Mehmet Arif, “The Court Hearing Commercial Cases Arising from Rent Contracts”, Selçuk University’s Faculty of Law Journal, C. 29, S. 3, 2021, p. (1897-1921)

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1703854

Benzer Makaleler

Temmuz 2023 Avrupa Birliği Yapay Zekâ Yasası Hakkında İnceleme
Şubat 2023 Kiralananın İhtiyaç Nedeniyle Tahliyesi